“İLGİSİZLİK TRAJEDİ, CAN SIKINTISI SUÇTUR“ Bo Burnham
rötuş rötuş 03 Düşünce, Sanat ve Edebiyat Dergisi "Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim." Mustafa Kemal Atatürk Aylık Edebiyat ve Sanat Dergisi |Sayı 1 instagram.com/rotusdergisi twitter.com/rotusdergisi 05 towards to you Insıde Defne Şahin Beyza Gürsöz editör Defne Şahin • Sude Naz Korkmaz • Cansu Eda Cankurtaran Genel yayın yonetmenı curıousıty 06 sıradanlaşmanın baskınlığı üzerine 07 Defne Şahin Sanat Yönetmeni Defne Şahin Defne Şahin & Beyza Gürsöz Kapak tasarımı Defne Şahin • Sude Naz Korkmaz • Cansu Eda Cankurtaran Son okuma Bengü Şen Web: www.dusunurdergisi.com iletişim: rotusdergisi@gmail.com Kasım Tuna Koluaçık & Cansu Eda Cankurtaran yazarlar Cansu Eda Cankurtaran • Zehra Betül Şahin • Beren Gökmen • Hasan Uçar • Berfin Yaşar • Defne Şahin • Kasım Tuna Koluaçık • Beyza Gürsöz • Ceren Akar • Eylül Pehlivan Tasarım, kolaj, fotoğraf Defne Şahin • Sude Naz Korkmaz Yazınızın dergimizde yayınlanmasını ister misiniz? rotusdergisi@gmail.com adlı e-mail adresmizden bize ulaşabilirsiniz! ©Bu dergide yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonlar elektronik ortamlar da dahil olmak üzere yazılı izin olmaksızın kullanılamaz. 01 08 dilber; bölüm 1 Beren Yaşar rötuş Rötuş Dergisi ile takipte kalın! rotusdergisi rotusdergisi RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
ey taşranın bİRİCİĞİ Zehra Betül Şahin 10 16 dram 11 ERBİL VALİSİ SUİKASTİ Hasan Uçar Beren Gökmen . Sabahattin savaşman'ın operasyonu 12 . Binlerce.Afrika Kabilesinden . . . . . . Birisinin Özgün Yaratılış . Efsanesi Anonim 17 Hasan Uçar 13 Üç kalbini 15 kaybetmişler POST MODERNİZM Eylül Pehlivan 02 GECEDEN KALMA YAĞMURUN NEMİ Ceren Akar 18 Eylül Pehlivan R ÜNÜR DERG Sİ D Ü ŞÖ T U Ş D E R G İİ S İ | | S A Y II 11 SAY
Bo Burnham : Inside Beyza Gürsöz Karantina zamanları hepimizin bunaldığı ve sıkıntıdan ne yapacağını bilemediği zamanlardı. Bazılarımız yalnızlıktan bazılarımız ise evde kalmanın getirdiği sıkılma halinden mustariptik. Bo Burham'ın bu filmde hepimiz yaşadığı bu duyguları kendine has komedi ve eleştiri tarzı ile ele alıyor. Bo Burnham'ın bu filminde genelden özele giden bir depresyon sürecini ele aldığını dile getirebiliriz. Bo, filme “Comedy” adlı şarkısı ile giriş yapıyor. Bu şarkıda günümüz komedyenlik mesleğini eleştiriyor bununla beraber bu şarkısında sistematik ırkçılık eleştirisi de bulunmaktadır. Burnham bu şarkıda aynı zamanda karantina döneminde bir komedyen olarak yaşadığı iç çatışmalarını da bizlere aktarıyor. Bo diğer şarkılarına kapitalist düzen ve mevcut internet kültürü gibi konulardan da bahsediyor. Ayrıca bizleri güldürecek unsurlar koymayı da unutmuyor. Filmin büyük bir kısmı Burnham’ın karantina dönemindeki psikolojisini, insanlarla iç içe olan bir iş hayatı ardından gelen karantina döneminde içine düştüğü boşluğu ve bunun getirdiği sorunları ele alıyor. Bunu yaparken de sizi onun dünyasındaki bir misafirmişsiniz gibi hissetmenizi sağlıyor. Burnham komedi ve müziği birleştirerek onu özel kılan komedi anlayışına ulaşıyor ve bu yapımda bunu bir kez daha anlamamızı sağlamakla birlikte bizleri kendine hayran bırakmayı da unutmuyor. 03 RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
Burnham’ın önceki performanslarındaki şakalar arasında olan sert geçişleri, kendi yazmış olduğu şarkıları, görsel performansı ve hepsinin birbiri ile olan uyumu ile stand up’ı kendisinden daha çok önemseyen bir komedyen olduğunu bizlere göstermişti. Bo bu yapımında da bu tutumundan taviz vermiyor ve ortaya unutulmaz bir eser çıkarıyor. Yapımın en büyük kısmını eleştirisel bölüm oluşturmakta. Bo bu kısmı önceki performanslarından alışık olduğumuz esprili bir dilden oluşan şarkıları ile doldurmuş. Bezos I, Comedy, FaceTime with My Mom (Tonight), White Woman’s Instagram, Welcome to The Internet. Bu şarkıları Burnham’ın en iyileri olarak nitelendirebileceğimizi düşünüyorum. Hepsi bizi güldüren, ritme ayak uydurmamıza izin veren akılda kalıcı şarkılar bunun yanında bizi düşünmeye iten ve eleştirisel yönümüzü ortaya çıkaran şarkılar olma niteliğini de taşıyorlar. Bo Burnham için sahne performansı her zaman çok önemli bir unsur olmuştur. 04 Bu yapımda da bunu arka plana atmadığını ve kendisini direktör olarak da geliştirdiğine tanık oluyoruz. Her şarkının kendine ait klibi olmasıyla beraber bazı şarkıların ayrıca görsel olarak sunulduğunu görebilmekteyiz. Bir şarkısında depresyondan bahsederken arka planda renkli ışıklar olması aslında şakanın kendisini oluşturuyor. Bo bu yapımında bizleri güldürmeye başardığı gibi düşünmeye ve eleştirmeye de itiyor. Yapımda bulunan “Welcome to the Internet” adlı şarkısında Bo şarkıyı çılgın olarak nitelendirebileceğimiz bir içerik üreticisinin penceresinden söylüyor ayrıca ilgisizlik bir trajedi, sıkılmak ise bir suç adlı sözleri ile internetin bir kaçış mekanizması olarak kullanılmasını eleştiriyor. Bu filmi özetlemek oldukça zor lakin son bir söz söylemek gerekirse stand up komedisi seviyor ve bunu müziğe döken birini izlemek istiyorsanız Bo Burnham’ın inside’ına bayılacak ve daha önceden izlemediğinize pişman olacaksınız. RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
towards to you Defne Şahin have i finally fallen in love? where am i? in a dream? i need your compass i need your help, you. i'm following you without looking back running towards you to not lose so as not to lose hope you shine, it's like you were made for me It's obvious, you'll finally be mine at the end you're the only jewelry shop i know the way of 05 RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
06 curiousity a sky full of stars still, he is trying to catch the moon for his lover the lady of the moon shines brighter than the sun still looking for a spark just something to feel curious, they get more excited getting to know eachother little by little startled trembling in curiosity as they get more addicted to eachother curious under a burning sky with a definite signal Defne Şahin & Beyza Gürsöz RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
SIRADANLAŞMANIN BASKINLIĞI ÜZERİNE Cansu Eda Cankurtaran & Kasım Tuna Koluaçık " İnsan ara sıra evini yakmalı ve çıkıp seyretmeli." ŞULE GÜRBÜZ Bir şeyleri anlamlandırmaya çalıştıkça sıradanlaşmanın üzerimizde kurduğu baskının ağırlığıyla nasıl yaşarız? Sevmek kavramına neden “en” kelimesi ekleriz? Hayatımızdaki kavramları, olayları ve olguları anlamlandırmaya çalıştıkça daha da mahvedip çürümeye yüz tutarız. Kalıba sokmaya çalıştıkça da tekdüze dünyalar yaratırız kendimize. Tekdüzeler yavaş yavaş hayatımızın her noktasına kadar işler. Herkes “tek” kavramı altında birleşen “çoklardan” oluşur. Toplumun dayattığı normlarla doğar, büyür, yaşar ve ölürüz. Çoğu zaman bu normların üstümüzde yarattığı baskıyı hissedemeyiz. Doğduğumuz andan itibaren üzerimizde olan bu baskıyı normalleştiririz, çünkü normalleştirmek zorunda bırakılırız. İnsan kendine, topluma ve düzgülere yabancılaştığında fark eder bu baskınlığı. İnsan hayatının devamında ise ona baskılanan öğretilerle beraber kendi normallerini yaratmaya başlar. İçinde büyür, sığmaz olur kendine ve taşar. Celladına karşı çıkar kimi zaman. Fakat insan, her gün her dakika ve her saniye biraz daha sıradanlaşır. Yanında yürüdüğü insanı daha sık görmeye başladığında, bir deniz kenarında oturup denize bakmaya tenezzül etmediğinde, toplumca onaylanmış şeyleri koşulsuz kabul ettiğinde ve en çok da kendiyle konuşmayı bıraktığında. İnsan dünyada yaşanılabilecek en büyük cehennemi kendine yaşatır. İnsan tam burada diğer insanın celladına dönüşür, kabullenemez yenileri. Yadsınamayan duygular yanlış kabul edilir; toplumca, insanca, pek insanca. Kişi, toplumdan itilir, yalnız kalır. 07 RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
Dilber Bölüm : 1 Berfin Yaşar -90’ da bize pek de uzak olmayan Güney Doğu Anadolu'nun Siirt ilinde yaşayan genç bir kız vardı. Bu kız köyün en güzel kızlarındandı. Genç kız çok geniş bir aileye sahipti bize göre. Köyde onun kadar güzel kızlarda vardı. Ama o güne kadar onun gibisini görmemiştim. O kadar güzel ve temiz kalpliydi ki onun yaşamadığını annemin ölümünden sonra kafamın içinde kurduğum hayallerden biri sanırdım. Ama değilmiş! Üstüne üstelik misafirliğe gittiğim evde yaşıyormuş. İnanabiliyor musunuz? O kadar mutlu oldum ki anlatamam! Ona ilk görüşümde vurulmuştum. Biraz araştırdım tabii kızı. Yaşadığı yerde çok seviliyormuş . Okula iki yıl geç başlamış ve çok çalışkan bir kızmış. Hem kardeşlerine bakıyormuş hem evin işlerini görüyormuş. Bunlar yetmezmiş gibi de çalışıyormuş. Derin bir nefes aldı ve anlatmaya devam etti. - Amcası ilk başlarda kızların okumalarına izin vermemiş. Ama babaları Mehmet Bey büyük kardeşine karşı çıkmış ve dört kızını da okutmuş. Kızlar hem okula gidiyormuş hem de evin işini görüyorlarmış. Yazın da çalışıyorlardı bildiğim kadarıyla. Önce uzun uzun bekledi. Sonra sigarasını ağzına götürdü, biraz daha bekledi. Göz bebekleri büyümüştü. Diğer askerler merakla onu dinliyordu. Ali Çavuş : - Ee, sonra ne oldu? Ozan elindeki sigarayı küllüğün içine bıraktı. Ali çavuşa baktı. - Sonra kızın evine belli aralıklarla gittim geldim . Babama da durumu anlattım. Ben on sekiz yaşındaydım kız da on altı. Kızın da bende gönlü varmış Son bir kez daha duman çekti. Sigarayı küllüğün üzerine bastırdı. Mehmet Çavuş: - Hadi vaktimiz dar hızlı anlat ne oldu sonra ? Emin Çavuş : - Ne darı len daha iki saatimiz varidur. 08 Emin' in askerliği bitmek üzereydi sanardı kışladakiler, çünkü çok genç görünürdü. O da masadaki herkes gibi uzman çavuştu oysa ki. Masadakiler ve kışladaki üst rütbeli kişilerin çoğu bunu bilirdi. Bu genç görünüm nedeni onun buralara yeni gelmesiydi. Eğer burada uzun zamandır bulunmuş olsaydı bu genç halinden eser kalmış olmazdı. Yirmi sekiz yaşındaydı. Buraya dört ay önce gelmişti. Sevdiği kadın onun izne çıkmasını bekliyordu . İzin için daha dört ayı vardı belki daha fazla. Yeni gelmiş olmasına rağmen çok iyi iş çıkarmıştı. Ekipteki bütün askerler gibi çok cesurdu. Komutanları ekibine tamamladıkları vazife için dört saat izin vermişti. Bu onlar için bir hazine değerinde idi. - Ee? Anlat uşağum ne oldi sonra? Ha bizi çatlattin burada. Ozan : - Ee istedik tabi kızı. Önce askerliğini bitir dediler . Ben okuduğum bölümü bırakıp askerliği tercih ettiğimi söyledim onlara. İlk başlarda yadırgadılar. Dilber' de ilk başlarda istemedi. Zamanla kabul etmeye başladı. Şimdi Ankara'da hukuk okuyor. Yazın da düğün var. Mehmet Çavuş: -Düğünde bize yer var mı? Ozan: Olmaz olur mu! Sizin eşleriniz de benim müstakbel eşimle tanışır. Emin Çavuş: - Eyi eyi güzel sen ne okuyordun ? - Uluslararası ilişkiler okuyordum ben . Herkes yemeklerini bitirip sohbete başladı. Ozan izin almıştı askeriyeden. Düğün olmuştu. Askerlik arkadaşları hatta komutanlar gelmişti düğüne. Aradan iki yıl geçmişti . Ankara’ ya taşındılar. O ve Dilber bir çocuk sahibi olmuştu. Günleri ara sıra kötü geçse de beraber her şeyin üstesinden gelebilirlerdi. Ozan bunları hayal ederken sohbetlerinin ortasında birden bir patlama sesi duyuldu. RÖTUŞ DERGİSİ | SAYI 1
Fleepit Digital © 2021